1 Temmuz 2025 Salı

Nakışların Yaddaşı

Hudu Mehmedov, İmameddin Emiraslanov, Hocali Necefoğlu Aydın Mürseliev. Nakışların Yaddaşı, İstanbul, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, 1996, 84 sf.

“Nakışların Yaddaşı”, Türkiye Türkçesi ile söylemek gerekirse "Süslemelerin Hafızası" adlı eser, son zamanlarda yayınlanan hacmi küçük ancak muhtevasıyla Türkiye aydınlarını etkileyecek çok önemli bir eser. Türk sanatının temelleri ve Türk kültürünün diğer sahalarıyla ilgilenen Türkologların yanlarından ayırmayacakları bir kaynak. Azerbaycan'ın musikili Türkçesi ile basıldığı için ayrı bir lezzetteki bu eser inanıyoruz ki lise ve üniversitelerimizde ders kitabı olarak okutulmaya layık bir el kitabı.

Türk dünyasının yetiştirdiği en önemli bilim adamlarından Prof. Dr. Hudu Surhayoğlu Mehmedov ve öğrencileri -ki her biri büyük bilim insanı olmaya aday çalışmalar içindedir- bu eseri hazırlamışlardır. Adeta altın bir imbikten geçirilmiş harikulade gözlem ve tespitleri önümüze sermektedirler.

Hudu Muallim'le Türkiye aydınlarının tanışması maalesef çok geç olmuştur. Hoca'nın "Goşa Ganat" adlı eseri de henüz Türkiye'de yayınlanmamıştır. Oysa Türk kültür ve sanatının dayandığı temellerin ayrıntılarını onun eserlerinden öğrenmeye çok ihtiyacımız var.

Hudu Hoca, Azerbaycanlı bir fizik bilginidir. Nakışların Yaddaşı kitabında tabiattaki ilahi nizamı ve kuruluşu, mimariyi, süslemeyi incelemiş; bu ilahi sanat ile değişik maddelerin atomlarının şekilleriyle yüzlerce yıllık Türk sanat eserlerindeki süslemelerin benzer, hatta aynı olduğunu tespit etmiştir. Böyle önemli bir gözlem ve tespiti yapabildiğine göre çok zengin bir ekin ve tecrübeye sahip olduğu şüphesizdir. Hudu Hoca bu kitabında Türk aydınlarına Türk sanatına nasıl bakması gerektiğinin ana hatlarını sunmuş;  Türk gençliğine Türk uygarlığı ile ne kadar övünseler az olduğunu açıklamıştır.

Hoca'nın iki kıymetli öğrencisi İlham Ahmet Ender ve Orhan Cebrailoğlu'nu dinlemek ve hocalarının fikirlerini daha yakından tanıma fırsatımız oldu. Bu pırıl pırıl iki genç bilim adamı Türk Ocağı Ankara şubesinde slaytlarla zenginleştirdikleri sohbetlerinde bize yepyeni bir ufuk açtılar ve bu ufkun kaynağının ne kadar zengin olduğunu da gösterdiler. Türk aydınlarına ve öğrencilerine bu fikirleri geliştirmek ve yeni sorular sormak düşüyordu. Onlar da bunu yapıyorlardı. Mesela halı ve kilimlerdeki renklerin her birinin bir notaya karşılık gelebileceği; onlardan türküler, türkülerden de birer nefis halı elde edilebileceği düşünülmüş ve araştırma sonucunda da bu ispatlanmıştır.

Hoca'yı, onun fikirlerini geliştirmeye yaymaya çalışan öğrencilerini, bu kıymetli eseri basarak kervana katılan ve her zaman çalışmalarını zevkle takip ettiğimiz Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı'nı kutlamamız gerekiyor.

Mehmedov Hoca, herkesin saygısını kazanmış hakiki bir aydın olarak yön verdiği öğrencileriyle oluşturduğu bakış açısının, Türk'ün yalnız sanatına değil tarihine, medeniyetine, kısaca bütün varlığına ve değerlerine tatbik edilebileceğini belirtmiştir. Dr. Hacali Necefoğlu kitabın Ön Söz'ünde Hoca'nın "Türklerin özgün konuşma dili olduğu gibi özüne mahsus sanat dili de vardır. Bu dilin kaide kanunlarını, diğer bir deyişle gramerini muayyenleştirmekle hem geçmiş sanatımızı anlayabiliriz hem de sanatımızın dâhilî kanunlarıyla inkişafına nail olabiliriz. Çin Seddi'nden Avrupa'ya dek geniş bir arazide bin yıllardır var olan bu sanat, onu yaratan ve yaşatan milletin konuştuğu dil gibi bir'dir. Onu "Azerbaycan sanatı", "Özbek sanatı", "Kazak sanatı", "Uygur sanatı", "Selçuk sanatı", "Osmanlı sanatı" vs. adıyla bölerek öğrenmek doğru değildir. Adı geçen "sanatların" hepsine mahsus dramatik kural ve yasalar belirtilerek Türk sanatını zaman ve mekân içinde bütün olarak ele almalı ve öğrenmeliyiz." özlü sözlerini yansıtmaktadır. Ön Söz'de İlham Ahmet Bey'in Hoca'nın ardından yazdığı nefis bir şiire de yer verilmiştir. Şiirin son mısraları "Yürek yıkan fikir diden / Yığın yığın sual vardı / Deme, hayat suallerden başlayardı.." şeklindedir. "Giriş Evezine" başlıklı bölümde bu suallerin başlangıcı olan Berde Türbesi'nin sordurduğu suallerden söz edilmekte ve değme fanilerin soramayacağı sorularla ilgili ipuçlarına yer verilmektedir. Kitabın "Guruluş", "Simmetriya" "Elm ve Senet; Çeşitli Dönemlerdeki)", "Kristallografik Ornametler" ve Kristallerin Guruluşu" bölümlerinde ise bu sorulara yenilerinin eklendiği ve bunlara cevaplar arandığı görülüyor. Son Söz, önemli tablo ve şekillerini yer aldığı, şerhlerin yapıldığı bir bölüm. Bu bölüm dikkatli bir araştırmacı için zengin bir fikir bahçesi mahiyetindedir.

Eseri temin etmek isteyenler Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, Posta Kutusu 94, Aksaray / İstanbul adresine veya 0 212 511 10 06 ve 0 212 511 18 33 numaralı telefonlardan vakıf yetkililerine ulaşabilirler. Çok da iyi yapmış olurlar.[1]



[1] Küçükyıldız, Arslan. Nakışların Yaddaşı, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Sayı 113, sf. 239-240 ( Ayrıca Bkz: Küçükyıldız, Arslan. Nakışların Yaddaşı, Yesevi Dergisi, Y. 5, Sayı 60, Aralık 1998, Sf. 40)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder