Hudu Mehmedov, İmameddin Emiraslanov, Hocali Necefoğlu Aydın Mürseliev. Nakışların Yaddaşı, İstanbul, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, 1996, 84 sf.
“Nakışların Yaddaşı”, Türkiye Türkçesi ile söylemek
gerekirse "Süslemelerin Hafızası" adlı eser, son zamanlarda
yayınlanan hacmi küçük ancak muhtevasıyla Türkiye aydınlarını etkileyecek çok
önemli bir eser. Türk sanatının temelleri ve Türk kültürünün diğer sahalarıyla
ilgilenen Türkologların yanlarından ayırmayacakları bir kaynak. Azerbaycan'ın
musikili Türkçesi ile basıldığı için ayrı bir lezzetteki bu eser inanıyoruz ki
lise ve üniversitelerimizde ders kitabı olarak okutulmaya layık bir el kitabı.
Türk dünyasının yetiştirdiği en önemli bilim adamlarından
Prof. Dr. Hudu Surhayoğlu Mehmedov ve öğrencileri -ki her biri büyük bilim
insanı olmaya aday çalışmalar içindedir- bu eseri hazırlamışlardır. Adeta altın
bir imbikten geçirilmiş harikulade gözlem ve tespitleri önümüze sermektedirler.
Hudu Muallim'le Türkiye aydınlarının tanışması maalesef çok
geç olmuştur. Hoca'nın "Goşa Ganat"
adlı eseri de henüz Türkiye'de yayınlanmamıştır. Oysa Türk kültür ve
sanatının dayandığı temellerin ayrıntılarını onun eserlerinden öğrenmeye çok
ihtiyacımız var.
Hudu Hoca, Azerbaycanlı bir fizik bilginidir. Nakışların Yaddaşı kitabında tabiattaki
ilahi nizamı ve kuruluşu, mimariyi, süslemeyi incelemiş; bu ilahi sanat ile
değişik maddelerin atomlarının şekilleriyle yüzlerce yıllık Türk sanat
eserlerindeki süslemelerin benzer, hatta aynı olduğunu tespit etmiştir.
Böyle önemli bir gözlem ve tespiti yapabildiğine göre çok zengin bir ekin ve
tecrübeye sahip olduğu şüphesizdir. Hudu
Hoca bu kitabında Türk aydınlarına Türk sanatına nasıl bakması gerektiğinin ana
hatlarını sunmuş; Türk gençliğine Türk
uygarlığı ile ne kadar övünseler az olduğunu açıklamıştır.
Hoca'nın iki kıymetli öğrencisi İlham Ahmet Ender ve Orhan
Cebrailoğlu'nu dinlemek ve hocalarının fikirlerini daha yakından tanıma
fırsatımız oldu. Bu pırıl pırıl iki genç bilim adamı Türk Ocağı Ankara
şubesinde slaytlarla zenginleştirdikleri sohbetlerinde bize yepyeni bir ufuk açtılar
ve bu ufkun kaynağının ne kadar zengin olduğunu da gösterdiler. Türk
aydınlarına ve öğrencilerine bu fikirleri geliştirmek ve yeni sorular sormak
düşüyordu. Onlar da bunu yapıyorlardı. Mesela halı ve kilimlerdeki renklerin her birinin bir notaya karşılık gelebileceği;
onlardan türküler, türkülerden de birer nefis halı elde edilebileceği
düşünülmüş ve araştırma sonucunda da bu ispatlanmıştır.
Hoca'yı, onun fikirlerini geliştirmeye yaymaya çalışan
öğrencilerini, bu kıymetli eseri basarak kervana katılan ve her zaman
çalışmalarını zevkle takip ettiğimiz Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı'nı
kutlamamız gerekiyor.
Mehmedov Hoca,
herkesin saygısını kazanmış hakiki bir aydın olarak yön verdiği öğrencileriyle
oluşturduğu bakış açısının, Türk'ün yalnız sanatına değil tarihine,
medeniyetine, kısaca bütün varlığına ve değerlerine tatbik edilebileceğini
belirtmiştir. Dr. Hacali Necefoğlu kitabın Ön Söz'ünde Hoca'nın "Türklerin özgün konuşma dili olduğu
gibi özüne mahsus sanat dili de vardır. Bu dilin kaide kanunlarını, diğer bir
deyişle gramerini muayyenleştirmekle hem geçmiş sanatımızı anlayabiliriz hem de
sanatımızın dâhilî kanunlarıyla inkişafına nail olabiliriz. Çin Seddi'nden
Avrupa'ya dek geniş bir arazide bin yıllardır var olan bu sanat, onu yaratan ve
yaşatan milletin konuştuğu dil gibi bir'dir. Onu "Azerbaycan sanatı",
"Özbek sanatı", "Kazak sanatı", "Uygur sanatı",
"Selçuk sanatı", "Osmanlı sanatı" vs. adıyla bölerek
öğrenmek doğru değildir. Adı geçen "sanatların" hepsine mahsus
dramatik kural ve yasalar belirtilerek Türk sanatını zaman ve mekân içinde
bütün olarak ele almalı ve öğrenmeliyiz." özlü sözlerini
yansıtmaktadır. Ön Söz'de İlham Ahmet Bey'in Hoca'nın ardından yazdığı nefis
bir şiire de yer verilmiştir. Şiirin son mısraları "Yürek yıkan fikir diden / Yığın yığın sual vardı / Deme, hayat
suallerden başlayardı.." şeklindedir. "Giriş Evezine"
başlıklı bölümde bu suallerin başlangıcı olan Berde Türbesi'nin sordurduğu suallerden söz edilmekte ve değme
fanilerin soramayacağı sorularla ilgili ipuçlarına yer verilmektedir. Kitabın
"Guruluş", "Simmetriya" "Elm ve Senet; Çeşitli
Dönemlerdeki)", "Kristallografik Ornametler" ve Kristallerin
Guruluşu" bölümlerinde ise bu sorulara yenilerinin eklendiği ve bunlara
cevaplar arandığı görülüyor. Son Söz, önemli tablo ve şekillerini yer aldığı,
şerhlerin yapıldığı bir bölüm. Bu bölüm dikkatli bir araştırmacı için zengin
bir fikir bahçesi mahiyetindedir.
Eseri temin etmek isteyenler Türk Dünyası Araştırmaları
Vakfı, Posta Kutusu 94, Aksaray / İstanbul adresine veya 0 212 511 10 06 ve 0
212 511 18 33 numaralı telefonlardan vakıf yetkililerine ulaşabilirler. Çok da
iyi yapmış olurlar.[1]
[1] Küçükyıldız,
Arslan. Nakışların Yaddaşı, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Sayı 113, sf. 239-240 (
Ayrıca Bkz: Küçükyıldız, Arslan. Nakışların Yaddaşı, Yesevi Dergisi, Y. 5, Sayı
60, Aralık 1998, Sf. 40)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder