7 Ekim 2020 Çarşamba

Belgesel de çektik!

 Kıymetli Dostum Hayri Çölaşan'a teşekkürlerimle.

http://www.kameraarkasi.org/yonetmenler/arslankucukyildiz.html 

3 Ekim 2020 Cumartesi

 

KÖÇÜRME

Ercan Çalışkan 

7 Mart 2016

Geçen gün kargodan bir paket geldi. Herhangi bir yere, herhangi bir siparişim de yoktu. Merakla açtım paketi. Bir kitap, adı Köçürme… Ve yazarı Arslan Küçükyıldız… Kardeşim gibi sevdiğim bir eski dost. Tabii ki hemen koltuğa oturdum. Başladım sayfaları çevirmeye…

Köçürme, bir oyun adı... Daha önce -utanarak itiraf ediyorum, hele hele kitabı inceledikçe daha çok utanarak itiraf ediyorum- duymadığım bir oyun ve adı..

Şimdi diyorsunuz ki bir oyunu ve adını bilmediği için utanan birine de ilk defa rastladık. Haklısınız ama şimdi okuyacağınız cümleden sonra da bakalım aynı düşüncede olacak mısınız?

Köçürme, binlerce yıllık bir Türk zeka oyunudur. Daha doğrusu çok geniş bir oyun ailesidir.

Dahası 17. Yüzyıldan sonra tüm dünyaya bizden yayılmış. Araplar da bizden almış, mangala adıyla oynamaya başlamışlar (anlamı göçürme). Dünyada da daha çok bu adla (mangala, mancala, mankala) anılmış fakat bine yakın değişik ismi de varmış.

Kitabı okudukça hayretler içinde kaldım. Kimi zaman kendime kızdım şimdiye kadar bundan niye haberim olmadı diye… Ama en çok da onlarca yıldan beri milli eğitimimizi ve kültürümüzü yönlendirenlere kızdım. Neden mi? Cevabı yazarın şu satırlarında:

“Muhteşem bir medeniyete ait bu hazinelerin, milletimiz ve insanlığın hizmetine sunulmadığı sürece, Kutadgu Bilig’de belirtildiği gibi, hiçbir değeri yoktur:

Bilgi denizin dibinde bir inci gibi durur.

Kişioğlu denizden çıkarmazsa inciyi,

Ha inci olmuş ha çakıl taşı!”

Düşünün…

Her yaşa hitap eden bir oyun…

Her mekana uygun…

Üstelik her yaşta insan oynayabilir.

Dahası çok keyifli, çok zevkli…

Bunlardan daha önemlisi, kuşaklar arasında sağlam bağı oluşturabilecek; ana, babayla evlatların, dedeyle torunların aynı ortamları paylaşmalarını sağlayabilecek çok önemli bir öğe… Kitabın yazarının deyimiyle “Çocuk oyunları onlar için bir akademi niteliğindedir.”

Söylenebilecek tek şey var: Bizleri bu akademilerde okutmayanlar utansın.

Neyse biz utanacakları kendi utançlarıyla baş başa bırakalım. Çünkü bu eserin konuşulacak çok keyifli yerleri, kitabın deyişiyle çukurları, var.

İşte bunlardan ikisi..

Beş taş ve dokuz taş… Bu oyunlar bizim oralarda da var. Bunları görünce sevindim; bak, farkında değilmişim ama bizde de varmış köçürme dedim…

Yalnız bizdekilerin oyun kuralları daha farklı…

Az kalsın unutuyordum. Bizde dokuz(bazen de on bir) kiremit  oyunu var, bu da bir köçürme oyunu. Bir de “Ebe Gömmeci(Gömmece)” oyunu var ki bizdeki bu oyunda çukurlara ebeler gömülürdü.

Önce kişisel bir seslenme izin verirseniz:

“Çok sağ ol Arslan kardeşim… Beni yıllar öncesine götürdün. Çocukluğumu hatırlattın. Oyunlarımızı yaşattın.”

Tabii bu cümleler, egomun yazdırdığı cümleler…

Şimdi hepimiz için yazacaklarıma geldi sıra:

İyi ki bu kitap yazılmış. Ne kadar çok emek verildiği belli, kültürümüze ne kadar çok katkıda bulunacağı da aşikar…

İnsanlara tavsiye verebilecek biri olabilseydim şunları yazardım:

Lütfen alın, okuyun hem kendiniz hem aileniz hem de çocuklarınız için güzel bir şey yapmış olun. 

İsteme Adresi:

DELTA KÜLTÜR YAYINEVİ

Hatay Sokak 17/B Kızılay/Ankara

Tel: 0 312 433 17 72

Mail: info@deltakitap.com


Dipçe: Sayın Ercan Çalışkan'a kitabımın ikinci baskısının yapıldığı şu günlerde; 2 Ekim 2020'de elime geçen, 7 Mart 2016 tarihli bu güzel yazısı için çok teşekkür ediyorum. A.K.