30 Mart 2020 Pazartesi

AYA MERDİVEN / KORONA SARGANI / KIRAN GİRESİ TELEVİZYONLAR


Yazınca uzun yazıyor, okunmuyor, kısa yazdıklarım da dikkate alınmıyor diye uzun süredir yazmıyordum. Korona kıranı dolayısıyla televizyonları ve sosyal basını daha çok takip ettiğim için olacak gördüklerimi, hissettiklerimi yazmadan duramadım. Belki okunur.
Türkiye ve dünya büyük bir belayla uğraşıyor; Korona. Büyüklerimizin “kıran” dediği türden. Annem kızdığında “köküne gıran giresice” derdi. Kökümüze kıran girdi. Gönüllü gönülsüz hepimiz evlerimize mahsur kaldık. Okuma, yazma, çizme işleri arasında televizyon seyretmeye başladım. Çünkü Türkiye’de neler oluyor, nasıl tedbirler alıyoruz, şahsen ne yapmam gerekiyor, Türkiye ve dünyada kıran sonucu neler oluyor, gelecekte neler olabilir, çok köklü değişiklikler olacağı belli ama bunlar neler gibi soruların cevabı gündemi takipten geçiyordu. Bir ara neden bu kadar çok televizyon seyrediyorum diye sordum kendime. Cevabını çabuk buldum: Bunda bazı lüzumsuz zevatın ekranlarda olmayışının büyük rolü vardı. Millet olarak kayıkçı kavgasından bıkmıştık. Yüzlerini çoktan eskitmişlerdi. Mart başındaki son büyük meclis kavgası ise midemi bulandırmıştı. Aksasa da şimdilik siyasetçileri görmeden yaşamanın mutluluğunu yaşıyordum. Çok şükür dedim.
Televizyon, haber, eğitim, eğlence, drama, ürün tanıtımından ibarettir. Korona sarganı(virüsü) Çin’de çıkmıştı, benim gibi Doğu Türkistan hassasiyeti olanlar durumu yakından takip ediyordu; sarganı Uygurlara bulaştırmasalar diye dikkat kesilmiştik. Bu sıralarda bir yandan Suriye, bir yandan Rusya, bir yandan da Amerika Türkiye’yi İdlip’te askeri bakımdan sıkıştırmaya başladı. Resmen savaş arifesinde idik. Bu hengâmede bir hatırlatmada bulundum: “TRT bir savaş için yeterli donanım ve hazırlıkta değil, tecrübeli elemanlarını ihtiyaç fazlası gösterip dağıttığı kurumlardan toplasın ve bir değil birçok alanda savaşa hazırlansın.” demiştim. Ciddi bir televizyon kurumunun savaş, hastalık, kıran, göç vs. her konuda program ve haber hazırlıkları olur. Hele TRT gibi Türk milletine yön vermiş olan bir kurumun mutlaka olmalıdır. Diyelim ki savaş çıktı, güncel ve geriye dönük görüntü malzemeleriyle arka arkaya saatlerce haber ve program yayınlayabilecek, canlı yayınlar yapabilecek durumda olmalıdır. Bugün müttefik bile olsanız, yarın savaşma ihtimaliniz olan bir devletle, bir kıta ile ilgili elinizde savaş sırasında kullanabileceğiniz yayın hazırlığınız olur. TRT’nin yayıncılık açısından İdlip “Barış Pınarı Harekâtı”na hazır olmadığını gördük. Allah’tan Korona çıktı da İdlip savaşını çok çabuk unuttuk. Yeri gelmişken; bu savaşa yeniden girişmek zorunda kalacağımız açık. Peki, Korona sarganı Türkiye’ye gelmeden, TRT kanalları, özel televizyon ve haber kanalları seyirciyi yeterince bilgilendirebildi mi? Muhtemel hadiselere hazırlayabildiler mi? Ne gezer!
Türkiye’deki bütün televizyon kanalları -ki bunlara haber, spor, eğlence, müzik, tarım vb. kanalları dâhil- Korona sarganı Türkiye’ye gelmeden ve geldikten sonra yaptıkları yayınlarla çok kötü bir sınav veriyorlar. Hepsi de sınıfta kaldı. Türkçe yayın yapan DMAX ve TLC kanallarında ilk hafta içinde bu konuyu anlatan belgeseller yayınlanmaya başlarken, bizde ilk hafta sonunda 14 gün ikazı yapan bir kamu tanıtım ancak yayınlanabilmiştir. Birçok kanal yayınında en küçük bir değişiklik yapmadığı gibi yapmamakta ısrarlıdır. Bunların başında da TRT’nin bütün kanalları gelmektedir. Spor, müzik, eğlence kanalları ise hiç tınmadı. Ne zaman maçlar seyircisiz olmaya, toptan iptal edilmeye başlandı o zaman bu kanallar ayıktı. Topluma kanser gibi yapışan, kaynakları küt diye kesilmiş bu sömürgen kanalların istismarı hâlâ bitmiş değil. Bu defa da geçmiş futbol maçlarını yayınlıyorlar. Allah belanızı versin. Başını da TRT Spor, TRT Spor HD kanalları çekiyor. Maalesef evde zorunlu vakit geçirirken spor yapma ihtiyacında olanlara rehberlik eden bir program bile yapamadı TRT. Bir kamu kanalı, kuruluş amacını hatırlayamadı. Onlarca spor kanalı da aynı durumdalar. TRT’nin müzik kanalı ise Korona kıranına, biz evlerimizdeyken evde hapis kalanlara, çocuklara, kadınlara, çalışan sağlıkçılara, güvenlik kuvvetlerine, işçilere, memurlara, çiftçilere yönelik, onlara moral veren müzik eğlence programları yayınlayamadı. Hâlbuki sokakta yanıp sönen ışığı hastanelere götürecek olan televizyonlardır. Birincisi İdlip, ikincisi Korona kıranı olmak üzere iki büyük savaşın içinde değil, tam ortasındayız. Her ikisinde de hiç aldırış etmeyen “ulusal” kanallar! Allah sizi ıslah etsin.
Korona geleli nice olmuş, devletimizin aklına yurt dışında yaşayan vatandaşları gelmiş. (Kastedilen yaşadıkları ülkelerin insafına terk ettiğimiz Türklerdir.) Bugün televizyonlarda yayınlanan bir tanıtımda Dışişleri Bakanı ve Büyükelçiler “evde kalın” diyorlardı. Devlet, sadece uçak gönderip vatandaşını almakla kalmaz. Yurt dışındaki vatandaşlar için kurulan TRT Türk adlı televizyon kanalı, bu tanıtımı en az on gün önce yayınlamalı idi ama ne gezer. Bizim devletimiz büyük hedeflerle kurumlar kurup sonra da bunların ne yaptığına, ehil ellerde olup olmadığına bakmaz. Yazıklar olsun bunca emeğe!
Bu kanalların yüzde bir-ikisini istisna kabul edersek neredeyse hepsi bu milletin parasıyla milletine hiç hizmet etmeyen, onu gerçekten ihtiyaç duyulan alanlarda bilgilendirmek, eğitmek, geliştirmek yerine ona sadece para gözüyle bakan, gelecek reklam parasını düşünen “hainler”dir. Abartmıyorum.
Hiçbir televizyon kanalı bu savaşa aylar, yıllar öncesinden hazırlanmamış. Haber kanalları bir nebze olsun Korona hakkında aydınlatıcı programlar yaptı ama bunlar da sadece bilim adamlarını konuşturan, zaman zaman da kafa karıştıran şeylerdi. Bir kanaldaki doktor öbür kanaldaki doktorla çelişiyordu. Biri maske takın derken diğeri takmayın diyordu. Bazı malum kanallar ise komploları köpürtme yolunu seçti. Yalnızca seyirci toplamaya çalışmak yerine ele aldıkları komplolardaki gibi aylar yıllar önce bugünleri öngörmeli, muhtemel salgın ve kıranlarla ilgili yayın yapmalıydılar. Hadi olmadı, yan gelip yattınız, bugün yapın. TRT yönetimi, konusu evde ve sınırlı sayıda oyuncu kadrosuyla çekilebilecek ve vatandaşa hem rehberlik yapıp hem de moral verecek bir günlük dizi yaptıramaz mı? Nasıl olsa yaptıracağı bir sürü yandaş firması var!
Televizyonların sadece reklamlara odaklandığı açık. Peki, reklam tanıtım filmleri Türk milletinin ikinci savaşı olan Korona kıranına karşı savaşına ne kadar hazırlıklıydı? Bir istisnası var. Yine dikkat çektiğim bir konu: Kraliçe ödüllü temizlik malzemesi tanıtımı. Bu marka Korona gelecekmiş gibi piyasaya girmişti ve Mart ayı öncesinde yayınlanmaya başlamıştı. Hekimoğlu kamu tanıtımı ilk hafta girdi demiştim; Mucize Doktor tanıtımı ise ikinci haftayı buldu. Garabete bakın. Televizyonlardaki reklam/tanıtım filmlerinin Korona’ya uyumlu hale gelmesi yirmi günü buldu. Birçoğu ise daha ayıkmadı. Bazı tanıtımları seviyorum; reklamını yaptıkları markadan hiç söz etmeden kamu tanıtımları gibi, seyirciye moral veren reklamlar çekiyor. Doğru yapıyorlar. Bu “Kızılca Gün”de tayyareden markalarını gözümüze sokmaya çalışanlar bence kaybedecek.
Boşuna “Kızılca Gün” denilmemiş. Türkiye’nin geleceğine hizmet etmeyen hiçbir kişi, kurum, firma, dükkân; ürettikleri ürünler; bunların reklamını yapanlar, bunları yayınlayan televizyonlar; milletinin geleceğine hizmet etmeyen, onu bilgilendirmeye, geliştirmeyen, eğitmeyen bütün televizyoncular, gazeteciler, yayıncılar ya da onların ülkeleri yok olmaya mahkûmdur. Son günlerde Bilim Kurulu üyeleri işleri güçleri yokmuş gibi bazı reklam amaçlı kanalları tanıttıkları zararlı sağlık ürünleriyle uğraşıyor. Bizim uydularımızdan bizim kafamızı karıştıran yayınların kesilmesi mümkün değil mi? Siz buna göz yumarsanız, gözünüzü oyarlar. Siz bir yandan tonlarca kaçak temizlik malzemesi yakalayıp bir yandan da bu merdiven altı imalatın reklamını yapan, güzel olan ne varsa tahrip eden, saf insanımızı istismar eden televizyon kanallarınızı cezalandıramazsanız yıkılır gidersiniz. Hele o saçma sapan ot macun reklamları…
Görmüyor musunuz? Milletimizi sahipsiz bıraktınız. Devletler insanını her bakımdan güçlendirmek zorundadır. Bu alanların başında Eğitim, Sağlık, Güvenlik, Çalışma gelir. Sağlığınız kuvvetli olsa bile eğitimsiz bir halkınız varsa Korona gibi kıranlardan kurtulamazsınız. Doğru bilgilendiremez, doğru eğitemez, doğru eğlendiremezseniz davranışlar sakat olur. Televizyon ve radyolar, gazeteler, internet vs. sadece bunun içindir. Televizyonlar, Haberleşme, İnternet de en az sağlık kadar önemlidir. İyi yönetilmelidir. Savaşta öne çıkmanın yolu buradan geçer. 5G hızında internet, birilerinin fantezisi için değildir. Haberleşme iyi yönetilmezse, felaketleri Türkiye fotoğrafları ile servis ediverirler. Cevap vermesi gereken kurumlar basın ve televizyon, girdiğimiz bu savaşta üzerlerine düşen görevleri hatırlamalıdır.
Milletimizi layık olduğu mutlu bir gelecek için çok çalışmamız ve çok hazırlıklı olmamız lazım. Bugünler mutlaka atlatılacak, yarınlar ise çok zor geçecek; aşmamız için bütün gücümüzü toplayıp hareket etmemiz gerekecek.
İşte böyle. Uzun yazıyorum. Özü: At binicisine göre kişner. Sıkılmadınız umarım.
Arslan Küçükyıldız
#TürküSöyleTürkiye

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder