Bugünlerde Korona sarganı dolayısıyla evlerimize kapandık. Bazı
insanların evlerinde bunaldıklarını, yapacak bir şey bulamadıklarını duyuyoruz.
Bunalmak yerine zamanımızı kıymetlendirmeyi denesek ne güzel olurdu. Eşimizle,
çocuklarımızla vakit geçirmenin eşsiz bir fırsat olduğu kesin. Gün görmüş
yaşlılarımızla sohbet etsek. Anlattıkları anıları, hikâyeleri, masalları,
bilmeceleri, türküleri, yemekleri… bir kenara not etsek; seslerini,
görüntülerini kaydetsek. Sadece
evimizdeki değil çevremizdeki, köyümüzdeki kentimizdeki büyüklerimizden
yeterince beslenemiyoruz. Onları kaybettikten sonra kıymetlerini anlıyoruz.
Neden onunla daha çok zaman geçirmedim, neden anlattıklarını kaydetmedim diye
hayıflanıyoruz. Gerçekten altın gibi fırsatları kaçırıyoruz. Bunun tersini
yapıp boş vakitlerinde ailesinin, çevresinin, mahallesinin, köyünün hafızasını
kurcalayıp, konuşturarak, not alarak, kaydederek geleceğe taşıyanlar da var.
Çok şükür. Cahit Topcuoğlu onlardan biri. Doğup büyüdüğü köyün bilgilerini
topladı ve iki cilt halinde yayınladı. 1. Cilt: Kastamonu İli Araç İlçesi
Sıragömü Köyü (Soy Kütüğü), 2. Cilt Kastamonu İli Araç İlçesi Sıragömü Köyü
(Bütün Yönleriyle)[1] Bu
çalışma sadece bir “köy”e ayna tutan iki kitap değil, bütün köylerimize meşale
götürmeyi amaçlayan harika bir çalışma.
Bir zamanlar gerçekten köylü milletin efendisi idi. Kıymeti
biliniyordu, hürmet ediliyordu. Köyler cennetten birer köşe idi. 1960’dan sonra
Türkiye’de bilinen sebeplerle köylerimizden büyük şehirlere göç başladı. Nüfus hızla
azaldı. Çiftçilik cazibesini kaybetti, köylerimizdeki sosyal ve kültürel hayat
canlılığını yitirdi. Köy odalarında Battal Gazi, Köroğlu, Karacaoğlan
destanları, savaş hikâyeleri anlatılmaz oldu. Tarımda kendi kendine yeten ülke
hedefi bir yana bırakıldı. Sanayide gelişmiş ülkelere yetişme arzusu sonucu
köylerimiz ihmal edildi. “Öğretmen olacağım, köylerde öleceğim.” diyen ülkücü
nesli yetiştiren Köy Enstitüleri ve Öğretmen Okullarının kapatılmasıyla da köylere
ulaşan meşaleler söndürüldü. Tarım kentleri kurulamadı ve köylerimiz günümüzde
neredeyse harabeye döndü. Sahipsiz kaldı. Köyler, üç beş ailenin beklediği,
ekilip biçilmeyi özlemiş tarlalar; yetiştirilmeyi, bakılmayı bekleyen
hayvanlar; battal olmuş bağlar, meyvelikler; bin bir nimeti ve devasının biri
bile bilinmeyen ve bu yüzden de yararlanılamayan çiçekler, ağaçlar, ormanlar;
çocuklarına, torunlarına destanlar, masallar, hikâyeler anlatmayı boşuna
bekleyen, hafızaları gittikçe zayıflayan ninelerle dedelerin mekânları haline
geldi. Köyün tarihi, köyü köy yapan ailelerin hikâyeleri, yer adları,
masalları, ninnileri… yok olup gitmeye başladı. Peki, kim bu yitip giden
hazinelerin peşine düşecekti? Köydeki Ahmet Ağa mı? Şehre göçen köylüler mi?
Onlar çoktan köyü unutmuştu bile. “Sen ağa, ben ağa, bu inekleri kim sağa?”
diye bir mesel vardır. Kim bu uğurda “iş başa düştü” deyip kollarını sıvayarak
yola düşecekti? Hangi deli harabeye dönmüş köyü yeniden her yönüyle
kalkındırmaya girişecekti? Bu ülkü için bir değil binlerce deli gerekirdi.
Çünkü delisi olmayan dava, dava değildi.
Belki binlerce değil ama yüzlerce deli ülkücü çıktı.
Kaybolacak, yitip gidecek bir kıymetimizi, hazinelerimizi, hiç olmazsa kendi
çevresindekileri, gücü yettiğince yok olmaktan kurtaran yiğitler onlar. Kimi
köyünün taşı toprağının, bağlarının, bahçelerinin, meyveliklerinin, dağlarının,
çiçeklerinin; kimi insanlarının
tarihinin, medeniyetinin, örf adetlerinin, destanının, masalının, ninnisinin,
kütüphanelerinin, okullarının, köy odalarının; kimi de hayvanlarının,
arılarının, kuşlarının… tespiti, canlandırılması, derlenmesi, geliştirilmesi,
yeniden kalkındırılmasına öncülük ettiler. Bugün size o deli ülkücülerden
birini, dostu olmakla gururlandığım Cahit Topcuoğlu’nu ve iki kıymetli eserini dilim
döndüğünce anlatmak istiyorum.
Cahit Topcuoğlu’nu 1978 yılı öncesinde Kastamonu Göl
Öğretmen Okulu’nda tanıdım. Zeki, çalışkan, pırıl pırıl biriydi. Alt sınıflarda
olmasına rağmen büyük sınıflarla akran gibi dost, arkadaş ve sırdaş olabilen,
buna rağmen sevgisinden, saygısından hiçbir şey eksiltmeyen bir gençti. Onu hep
Araç Beyefendisi olarak görmüşümdür. Son senemizin bütün akşamları neredeyse
birlikte geçti. Üç beş arkadaş okulun spor salonundaki malzeme odasında buluşur
sabahlara kadar sohbet eder, bir yandan da sınıfımızda en iyi olmak için
çalışırdık. Sohbetlerimizin konusu “Vatan kurtarmak” olarak özetlenebilir.
Okulda başlayan dostluğumuz hiç kesintisiz bugüne kadar sürmüştür. Çoğumuz
öğretmen olamadı ama O öğretmen, hem de iyi bir öğretmen oldu. Bu yüzden
eserlerini çok iyi anlayabiliyorum. Çünkü aynı ülkücü ruhta yetiştirildik:
“Türk milletini sınırsızca sevmek ve hiç karşılık beklemeden onun için
çalışmak!”
Köy Enstitülerinde, Öğretmen okullarına bizim dönemimize pek
azı intikal eden çok güzel bir eğitim vardı. Biz öyle bir kişilik olarak
yetiştirilirdik ki bir köye gittiğimiz zaman öğretmen, çitçi, arıcı, tavukçu,
baytar, doktor, mimar, sanatçı… olarak gitmiş olurduk. Kendi okul binamızı inşa
edebilir, sınıflara asılacak tablo ve resimleri yapabilir, gösteriler
düzenleyebilir, köydekilere çiftçilik dâhil her konuda öncülük edebilirdik. Bu
donanımı sağlayan eğitim zayıflamış olsa da bundan nasiplenen bir nesiliz. İşte
bu öncü kişiliği ile Cahit Topcuoğlu, herhangi bir köyde veya kendi köyünde yaşayan
ve eli kalem tutan herkese örnek olacak iki ciltlik bir çalışmayla karşımızda. Birçok
kaynak kullanmış, Osmanlı arşiv belgelerine ulaşmış, elliye yakın kişiden
derlemeler yapmış -derlemelerin ne kadar güç bir iş olduğunu söylememe gerek
yok- Sıragömü ile ilgili her bilgi kırıntısını değerlendirmiş. Bu yönüyle eser asırlar
sonra bile başvurulacak bir kaynak. Cahit Topcuoğlu köyünün kaybolacak
bilgilerini kurtardığı gibi geleceğine de ışık tutmuş. Ben inanıyorum ki Sıragömü,
adı gibi çok zengin hazinelere sahiptir ve Cahit bize oradan neler çıkaracak
neler. Kitabının önsözü bile insanın okuma iştahını kabartıyor:
“… insanlar hızlı bir şekilde yaşam şekillerini
değiştirirken bir taraftan da geçmişte yapılanlara özlem duymaya, kimliklerini
bir şekilde sahiplenmeye ve korumaya çalıştılar. Elimizde var olan değerlerimiz
kayboldukça kıymetlenmeye başladı. Geçmiş yaşantıları merak edenler o dönemlere
ait ne varsa öğrenmek için gayret gösterirken yaşanan sıkıntıları, yoklukları,
doğal yaşamı da öğrendiler. Bize geçmişimizi öğretecek olanlarımız birer birer
dünyadan ayrıldılar. Yaşadıkları, bildikleri de çoğu zaman kendileri gibi
kaybolup gitti. Köylerimiz bayramdan bayrama bir araya toplanılan yerler haline
geldi. İnsanlar birbirini tanımaz, akrabalarını bilmez oldu. Köyüne ait ne
varsa gördükleriyle sınırlı kaldı. Bir iki nesil sonra belki köyü de
kalmayacak. Kapılar kilitli, bağlar dağ oldu. Tavuk beslemeyecek, fasulye
yetiştiremeyecek, ineği sağamayacak çocuklar yetiştirdik. Köy hayatımız
neredeyse bitti. Sahiplenemediğimiz hiçbir şeyin kıymeti kalmaz gözümüzde.
Köylerimiz bizimse sahip çıkalım, kıymetini bilelim. Sahip çıkmadığımızda yok
olup gideceğini bilelim.”
Eserin birinci cildi Sıragömü Köyü’nde yaşayan ailelerin soy
kütüğünden oluşuyor. Konusu Sıragömü veya Araç’la ilgili diye düşünebilirsiniz
ama eğer bir soy kütüğü çalışması yapacaksanız mutlaka bu eseri görün derim.
Nasıl titiz çalışılmış, bilgi toplanmış mutlaka bakın. Önsözünde de zaten “bir
köyün anlatılması neredeyse diğer köylerin de anlatılmasıdır” demiş. İkinci
cilt ise özellikle halk bilimciler için çok önemli bilgiler içeriyor. Bu
ciltte, köyün yerleşimi; Adının Anlamı; Tarihi; Nüfusu; Sülale Adları; Adetler:
Kız görme, Kız İsteme, Kına, Urba görmek, Düğün, Hak Gün, Güyo Başı Dolanmak,
Güyo Kuymak, Duvak Serpmek, Doğum, Doğum Sonrası, Mezarlık Ziyaretleri, Ramazan
İmam Nöbetleri, Dini Bayramlar, Bayram Yeme, Ölüm, Yaylaya Çıkış, Yayla Ortası,
Türbeyi Dolanma, Erenler Tepesi, Gara Şık Türbesi, Sarılık Suyu, İmece, El
Sanatları; Giyim Kuşam; Yemekler; Geçim Kaynakları: Sosyal Hayat: Evler,
Mevsimler, Köy Odası, Yüzük Oyunu, Tıktan, Diğdiban, Çelik Çomak, Mele Göçmece;
Yer Adları; Beddualar ve Deyimler; Unutulmaya Yüz Tutmuş Kelime ve Kavramlar;
Maniler; Ağıtlar ve Hikâyeleri, Eğitim; Köy Muhtar ve Azaları; Sıragömülülerden
Hatıralar; Köy Karar Defterlerinden Örnekler; Sözlük; Sıragömülü Muhtar,
Bürokrat, Sanatçılar; Kaynak Kişiler. Çok söze gerek yok: Köy monografileri
için örnek bir çalışma, vesselam. Unutmadan söylemeliyim; Cahit Topcuoğlu dostumun
“İncilerim” adlı anı-hikâye türünde yayınlanmış bir kitabı daha bulunuyor.
Eserin 2. Cildi sf. 170’deki şu satırlara bayıldım: “Zaman
zaman yaylaya gidip piknik yapmayanımız yoktur. Yine kalabalık bir aile
pikniğinde yıkılan yayla evinin yanında gezerken, amca oğlu Hasan abimiz
Kebelioğgilin evinin arkasında bulunan ısırganları aralayarak bizleri çağırdı.
Yeğenler, torunlar, gelinler kim varsa o tarafa yöneldik. Tomruktan yapılmış
yayla evinin tomruğunun uç kısmında 30-40 cm içeride bir oyuk vardı. Oyuğun
girişini temizledi ve içindeki yuvayı bize gösterdi. Sanki o yuvayı eliyle
oraya koymuş gibi bulmuştu: ‘Bakın bu yuva benim çocukluğumdan beri (o sırada
kendisi 60 yaşındaydı) burada olur. Her senen buradaki yavrular değişir ama
yuva değişmez. Kuş kuşken yuvasına sahip çıkıyor. Biz insanlar da yuvamıza
sahip çıkalım.’”
Cahit Topcuoğlu bir öğretmen olarak bu iki ciltlik eseriyle
köylülerine, köylüye, köylerde görev yapan öğretmen ve memurlara olduğu kadar
şehirlilere, halk bilimcilere, tarihçilere, botanikçilere, arkeologlara… Kısacası
aydınlara da yol gösteriyor. Diyor ki ‘Yaşadığınız vatan toprağını sevin,
kaybolmakta olan hazinelerini araştırın, bulun, yazın, kaydedin. Ben öyle
yaptım. Boş durmadım. Kim basar, kim alır, kim okur diye düşünmedim, yazdım.
Siz de yazın. Bir gün mutlaka bu kayıtlar birileri tarafından kıymetlendirilir.
Ben kendi köyümün hazinelerinin bir kısmını daha kurtardım. Siz de kurtarın. Ne
kadarını kurtarabilirsek kârdır.’
Cahit Topcuoğlu kardeşimi yürekten kutluyorum. Borcunu peşin
ödedi. Tuttuğu sıra sıra gömüler olsun. Daha nice güzel eserler yazmasını
bekliyoruz.
[1] Cahit
Topcuoğlu: Kastamonu İli Araç İlçesi Sıragömü Köyü (Soy Kütüğü), 1. Cilt,
Ankara, Gazi Kitabevi, 2017, 154 sf.
Cahit Topcuoğlu: Kastamonu İli Araç İlçesi Sıragömü
Köyü, 2. Cilt, Ankara, Gazi Kitabevi, 2018, 217 sf.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder