Arslan Küçükyıldız
A. Filiz Yavuz’un son kitabı “Biraz Kül Biraz Duman”ı[1] büyük
bir keyifle okuduktan sonra düşüncelerimi sizinle paylaşma ihtiyacı hissettim.
Öykülerden oluşan kitap, bir bilim kadını olan Ayşe Filiz Yavuz Avşar’ın dördüncü
edebi eseri. Mesleki hatıralarını topladığı “Doktor Hanımın Çeyiz Sandığı” ve “Güldür
Yüzümü Mevzu Derin” kitabından sonra 2011 yılında EDE Yayınevi tarafından
yayınlanan ve gezi hatıraları ve düşüncelerinden oluşan “Bir Arpa Boyu Yol”
yayınlanmıştı. Derin bir gözlem ve içten bir bakışla ele aldığı konuları
okuyucuyla paylaşan A. Filiz Yavuz’dan uzun süredir değişik yayın organlarında
yayınladığı öykülerini bir araya getirmesini bekliyorduk. Bu güzel öykü
kitabını okurlara kazandırdığı için Akçağ Yayınevi’ni kutluyorum.
A. Filiz Yavuz kitabına bir teşekkürle başlamış. Ankara’da
faaliyet gösteren Kuşlukta Yazarlar Edebiyat Topluluğu’na teşekkür etmiş. Eserlerdeki
ithaf ve teşekkürler dikkatimi çekmiştir; yazarın kadirşinaslığını göstermesi
açısından ilginçtir. Kendisini Kuşlukta Yazarlar adlı bu güzide edebiyat topluluğunun
çevresine daima ilham veren, çalışkan bir üyesi olarak tanıdım. Bir Arpa Boyu
Yol kitabını değerlendirme toplantısında nasıl yazdığını anlatırken yazılarını,
öykülerini ameliyat aralarında yazdığını öğrenmiş, çok şaşırmıştım. O günden
sonra Filiz Yavuz’un yazdıklarını ilgiyle takip etmeye çalıştım. İnsanı en
yalın haliyle kavrayan bir bakışı, bu kadar özlü biçimde aktaran, bizi
kahramanlarının iç dünyasıyla buluşturan bir kalemi hangi dürtüler bu kadar
işlek hale getiriyor, diye düşündüm.
Filiz Yavuz bugün ellili yaşlara ulaşan bir neslin çok
çarpıcı bir örneği. Bu nesil Cumhuriyetin üçüncü nesli sayılabilir. İlk nesil
Cumhuriyeti kuranlar, savaşları, yokluğu, yoksulluğu, açlığı, sefaleti,
cehaleti aşıp oradan on yıl gibi kısa bir zamanda büyük mesafeler kat edilmesi
için çok çalışan, bu sebeple de kendisiyle, yaşadıklarıyla meşgul olamamış,
bunları kayda almayı, yazmayı, romanlaştırmayı vs. düşünememiş bir nesildi. 1930’lu
yılların çocukları olan ikinci nesil ise birinci neslin yaşadıklarına hiç de
yabancı olmayan, bu sıkıntıların bir kısmını bizzat yaşamış, sorumluluk sahibi bir
nesildi. Onun için biz çocuklarını da çok dikkatle yetiştirmeye çalıştılar.
Çektikleri sıkıntılar da meyvesini verdi ve diyebilirim ki 1960’lı yıllarda
doğan bu nesil en az öncekiler kadar bu ülkenin sıkıntılarını omuzlamış,
kendisinden çok ülkesini, milletini düşünmüş “sorumluluk sahibi” bir nesildi. Sağcısıyla
solcusuyla, yanlış veya doğru, ülkesi ve milleti için doğru bildiği yolda
ömrünü veren bu son nesil maalesef kaybedilmiş bir nesildir. 1980’deki ihtilal,
bu fedakâr neslin kendilerinden daha güçlü bir nesil yetiştirmesini
engellemiştir. Diyebilirim ki Cumhuriyet’in bu en sorumlu nesli nesilsiz
bırakılmıştır. Dördüncü nesil diyebileceğim 1990’lı yılların çocukları maalesef
öncekiler kadar sorumlu bir nesil olamamıştır.
Benim üçüncü nesil dediğim nesil köyden kente göç, şehirde
tutunma, sağ sol olayları, eğitim ve iş meseleleri gibi konularla boğuşmuş,
kısıtlı imkânlarla büyük işler başarmış bir nesildir. Çocukluğunu güzel yaşasa
da gençliğini yaşayamamış bu nesil büyük hayalleri, umutları, sevdaları olan
bir nesildi. Düş kırıklıklarını en çok bu nesil yaşadı. Hem değişim öncesi Türk
İslâm toplumu görgüsü ve bilgisine sahip, hem de bu bilginin adım adım yok
oluşunu gören bir nesil. Son âşık nesil! Türk Milleti’nin sahip olduğu
zenginlikler yok olmasın diye, yarınlara ulaşsın diye fedakârca mücadele ettiler.
Değişimin artık dönüştürmeye yaklaştığı şu günlerde de hâlâ mücadelelerini
sürdürüyorlar. Yazıyor, çiziyor, konuşuyor, susmuyorlar.
Biraz Kül Biraz Duman’da okuduğum öyküler bana sorumluluk
sahibi bir neslin hayatın çeşitli safhalarında yaşadığı güzellikleri, düş
kırıklıklarını, çabalarını, ümitlerini hatırlattı. Filiz Yavuz bu çabasında son derece başarılı.
İlk öyküsü “Alışmak”tan başlayarak canlı tablolar çizmiş günümüz okuru için. Aşkın,
sevdanın, güzelliklerin ölmediğinin böylesi anlatımı çok hoş. Benim çarpıcı
bulduğum “İki Sıcak Simit”de dağılan Türk ailesi yer alıyor. “Pazarcı” ümitsiz
kalmamamızı hatırlatan bir başka bir öykü. “Cam Kırıkları”, “Her Şeyi Olan
Adam”, “Üşüyorum Anne Üstümü Ört”, “Gönlümdeki Yayla Rüzgârları”, “Sandık
Lekeli Gelinlik”, “Kabak Tatlısı”... (Vazgeçiyorum. Beğendiğim öykülerin
isimlerini yazsam içindekiler sayfasını yazmış olacağım.) Yazarın dilini akıcı
ve sade buldum. Eseri bir çırpıda okudum. Hayatın çok değişik cephelerine bu
kadar dikkatli bakabildiği ve yansıtabildiği için kendisini kutluyorum. Eserde
yer alan rüya öyküleri de kanaatimce çok mühimdir. Gerçek olmadığına sevinilen
bu rüyaları gören çok az kişi kaldı. A. Filiz Yavuz dikkatini aktarmaya,
biriktirip zenginleşmemize, rüya görmeye, gördürmeye, hayal etmeye, ufkumuzu
zenginleştirmeye devam etmeli diye düşünüyorum. Sorumluluk sahibi bir neslin
duyuşu ve duruşu edebiyat dışında kalıcı bir şekilde anlatılamıyor çünkü.
Çocuklarımızın bizi anlamasını istiyorsak bizim kendimizi
anlamamız ve anlatmamız lazım, diye düşünüyorum. Bir de “Son âşık nesil”den
sonra azalan sorumluluk konusu yazarlarımızı daha çok düşündürmeli.
[1] A. Filiz Yavuz, Biraz Kül
Biraz Duman (Öyküler), Ankara, Akçağ Yayınevi, Birinci Baskı, 2014, 168 sf.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder