15 Aralık 2014 Pazartesi

BİRAZ KÜL BİRAZ DUMAN

biraz-kul-biraz-duman-a-filiz-yavuz
Arslan Küçükyıldız

A. Filiz Yavuz’un son kitabı “Biraz Kül Biraz Duman”ı[1] büyük bir keyifle okuduktan sonra düşüncelerimi sizinle paylaşma ihtiyacı hissettim. Öykülerden oluşan kitap, bir bilim kadını olan Ayşe Filiz Yavuz Avşar’ın dördüncü edebi eseri. Mesleki hatıralarını topladığı “Doktor Hanımın Çeyiz Sandığı” ve “Güldür Yüzümü Mevzu Derin” kitabından sonra 2011 yılında EDE Yayınevi tarafından yayınlanan ve gezi hatıraları ve düşüncelerinden oluşan “Bir Arpa Boyu Yol” yayınlanmıştı. Derin bir gözlem ve içten bir bakışla ele aldığı konuları okuyucuyla paylaşan A. Filiz Yavuz’dan uzun süredir değişik yayın organlarında yayınladığı öykülerini bir araya getirmesini bekliyorduk. Bu güzel öykü kitabını okurlara kazandırdığı için Akçağ Yayınevi’ni kutluyorum.

A. Filiz Yavuz kitabına bir teşekkürle başlamış. Ankara’da faaliyet gösteren Kuşlukta Yazarlar Edebiyat Topluluğu’na teşekkür etmiş. Eserlerdeki ithaf ve teşekkürler dikkatimi çekmiştir; yazarın kadirşinaslığını göstermesi açısından ilginçtir. Kendisini Kuşlukta Yazarlar adlı bu güzide edebiyat topluluğunun çevresine daima ilham veren, çalışkan bir üyesi olarak tanıdım. Bir Arpa Boyu Yol kitabını değerlendirme toplantısında nasıl yazdığını anlatırken yazılarını, öykülerini ameliyat aralarında yazdığını öğrenmiş, çok şaşırmıştım. O günden sonra Filiz Yavuz’un yazdıklarını ilgiyle takip etmeye çalıştım. İnsanı en yalın haliyle kavrayan bir bakışı, bu kadar özlü biçimde aktaran, bizi kahramanlarının iç dünyasıyla buluşturan bir kalemi hangi dürtüler bu kadar işlek hale getiriyor, diye düşündüm.

Filiz Yavuz bugün ellili yaşlara ulaşan bir neslin çok çarpıcı bir örneği. Bu nesil Cumhuriyetin üçüncü nesli sayılabilir. İlk nesil Cumhuriyeti kuranlar, savaşları, yokluğu, yoksulluğu, açlığı, sefaleti, cehaleti aşıp oradan on yıl gibi kısa bir zamanda büyük mesafeler kat edilmesi için çok çalışan, bu sebeple de kendisiyle, yaşadıklarıyla meşgul olamamış, bunları kayda almayı, yazmayı, romanlaştırmayı vs. düşünememiş bir nesildi. 1930’lu yılların çocukları olan ikinci nesil ise birinci neslin yaşadıklarına hiç de yabancı olmayan, bu sıkıntıların bir kısmını bizzat yaşamış, sorumluluk sahibi bir nesildi. Onun için biz çocuklarını da çok dikkatle yetiştirmeye çalıştılar. Çektikleri sıkıntılar da meyvesini verdi ve diyebilirim ki 1960’lı yıllarda doğan bu nesil en az öncekiler kadar bu ülkenin sıkıntılarını omuzlamış, kendisinden çok ülkesini, milletini düşünmüş “sorumluluk sahibi” bir nesildi. Sağcısıyla solcusuyla, yanlış veya doğru, ülkesi ve milleti için doğru bildiği yolda ömrünü veren bu son nesil maalesef kaybedilmiş bir nesildir. 1980’deki ihtilal, bu fedakâr neslin kendilerinden daha güçlü bir nesil yetiştirmesini engellemiştir. Diyebilirim ki Cumhuriyet’in bu en sorumlu nesli nesilsiz bırakılmıştır. Dördüncü nesil diyebileceğim 1990’lı yılların çocukları maalesef öncekiler kadar sorumlu bir nesil olamamıştır.

Benim üçüncü nesil dediğim nesil köyden kente göç, şehirde tutunma, sağ sol olayları, eğitim ve iş meseleleri gibi konularla boğuşmuş, kısıtlı imkânlarla büyük işler başarmış bir nesildir. Çocukluğunu güzel yaşasa da gençliğini yaşayamamış bu nesil büyük hayalleri, umutları, sevdaları olan bir nesildi. Düş kırıklıklarını en çok bu nesil yaşadı. Hem değişim öncesi Türk İslâm toplumu görgüsü ve bilgisine sahip, hem de bu bilginin adım adım yok oluşunu gören bir nesil. Son âşık nesil! Türk Milleti’nin sahip olduğu zenginlikler yok olmasın diye, yarınlara ulaşsın diye fedakârca mücadele ettiler. Değişimin artık dönüştürmeye yaklaştığı şu günlerde de hâlâ mücadelelerini sürdürüyorlar. Yazıyor, çiziyor, konuşuyor, susmuyorlar.

Biraz Kül Biraz Duman’da okuduğum öyküler bana sorumluluk sahibi bir neslin hayatın çeşitli safhalarında yaşadığı güzellikleri, düş kırıklıklarını, çabalarını, ümitlerini hatırlattı.  Filiz Yavuz bu çabasında son derece başarılı. İlk öyküsü “Alışmak”tan başlayarak canlı tablolar çizmiş günümüz okuru için. Aşkın, sevdanın, güzelliklerin ölmediğinin böylesi anlatımı çok hoş. Benim çarpıcı bulduğum “İki Sıcak Simit”de dağılan Türk ailesi yer alıyor. “Pazarcı” ümitsiz kalmamamızı hatırlatan bir başka bir öykü. “Cam Kırıkları”, “Her Şeyi Olan Adam”, “Üşüyorum Anne Üstümü Ört”, “Gönlümdeki Yayla Rüzgârları”, “Sandık Lekeli Gelinlik”, “Kabak Tatlısı”... (Vazgeçiyorum. Beğendiğim öykülerin isimlerini yazsam içindekiler sayfasını yazmış olacağım.) Yazarın dilini akıcı ve sade buldum. Eseri bir çırpıda okudum. Hayatın çok değişik cephelerine bu kadar dikkatli bakabildiği ve yansıtabildiği için kendisini kutluyorum. Eserde yer alan rüya öyküleri de kanaatimce çok mühimdir. Gerçek olmadığına sevinilen bu rüyaları gören çok az kişi kaldı. A. Filiz Yavuz dikkatini aktarmaya, biriktirip zenginleşmemize, rüya görmeye, gördürmeye, hayal etmeye, ufkumuzu zenginleştirmeye devam etmeli diye düşünüyorum. Sorumluluk sahibi bir neslin duyuşu ve duruşu edebiyat dışında kalıcı bir şekilde anlatılamıyor çünkü.

Çocuklarımızın bizi anlamasını istiyorsak bizim kendimizi anlamamız ve anlatmamız lazım, diye düşünüyorum. Bir de “Son âşık nesil”den sonra azalan sorumluluk konusu yazarlarımızı daha çok düşündürmeli.



[1] A. Filiz Yavuz, Biraz Kül Biraz Duman (Öyküler), Ankara, Akçağ Yayınevi, Birinci Baskı, 2014, 168 sf.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder