15 Kasım 2013 Cuma

Zeka ve Düzen Oyunu: Çelik Çomak


Çelik çomak eski bir Türk oyunudur. Uygulamada yörelere göre küçük farklılıklar görülse de, özü itibariyle aynı esaslara dayanır.
Bir oyun şekline göre; bir metrelik kazık üzerine konan çeliğin bir sopayla uzaklaştırılması ve yere düşmeden rakip takım tarafından tutulması veya dokunulmasıyla el değiştiren bir oyundur. İki takım halinde oynanması, özellikle sayı saymayı ve hesap yapmayı da ihtiva eden, rekabete dayalı bir oyundur. Ayrıntılı kuralları vardır. Bu oyun Batı ülkelerindeki “kriket” oyununun bazı özelliklerini de üzerinde taşımaktadır.
Bir başka oyun şekline göre de; çelik çomak oyunu, iki taş üzerine 10 cm. büyüklüğünde ve yaklaşık 2 veya 3 cm. kalınlığında “çelik” adı verilen ağaç parçasının köprü şeklinde konularak ya da elle havaya atılarak diğer elde tutulan bir değnekle vurulması suretiyle oynanan bir çocuk oyunu çeşididir. Çelik havada iken yakalamak esastır. Çelik havada yakalanır ise onu çelen (vuran) kişi ölmüş sayılır. Ancak onun tekrar oyuna katılabilmesi için, diğer arkadaşının oyun esnasında ona can (oyunda oynama hakkı) vermesi lazımdır. Bu oyunda oyunu oynayan çeliği çelen tarafa “çelik çelen/oynayan” taraf, onu karşılayan tarafa “yelen taraf” adı verilmektedir.
Tarihi Türk çocuk oyunu çelik çomak hakkında Arslan Küçükyıldız * şu bilgileri veriyor: “Kullanamadığımız, kıymetini bilmediğimiz, değerlendiremediğimiz değerimizi, zenginliğimiz, dünya çapındaki değerimiz; hepimizin yakından bildiği Çelik Çomak Oyunu'dur. Hepimizin çok iyi bildiği, ama kullanmadığımız, dönüp bakmadığımız bir zenginlik! Kutadgu Bilig'den şöyle bir mısra var: "Bilgi, denizin dibinde bir inci gibi durur. Kişioğlu inciyi denizden çıkarmazsa, ha inci olmuş ha çakıl taşı!" Bildiğimiz bir çocuk oyunu çelik çomak. Ama onda ne büyük bir cevher olduğunu görmüyoruz. İngilizler, bizim Anadolu'da, mesela Bolu'da Hülü olarak bildiğimiz, oynadığımız Golf oyununu Hindistan'da görüp ülkelerine taşıdılar. Yine çevgen oyunumuzu Atlı Polo olarak ülkelerine götürdüler. Bu oyunlar için takımlar kurdular. Kurallarını belirlediler, oyunun özelliğine uygun kıyafetler buldular. Turnuvalar düzenlediler. Bizim değerlerimizi işleyip geliştirdiler. Elmasın topraktan çıkarılıp işlenmesi gibi bir şeydi bu.
Bizim bir değer atfetmediğimiz, çoluk çocuk oyunu olarak gördüğümüz çelik çomak da bu türden bir elmastır. Çelik çomak oyununun, Türkiye çapındaki ve Türk Dünyası'ndaki çok az farklı oynanışlarını ele alıp bir güzel inceledikten sonra kısa bir zamanda kurallarını belirleme imkanı vardır. Kuralları belirledikten sonra oyun mekânları bulmak, sahayı belirlemek gerekmektedir. Bu oyun için başlangıçta çok büyük ve çok şatafatlı sahalar gerekmiyor. İleride şüphesiz adına turnuvalar düzenlenen, ligler kurulan bir spor haline geldikten sonra, elbette özel sahalar yapılabilir. Bizim ilk önce düşüneceğimiz şey, oyuncu sayısı, temel kuralları, oyun için gerekli malzemeler olacaktır.
Kendisine ait dernekleri, basını, ligleri olan, önce Türkiye genelinde yerleşecek, sonra dünya çapında bir oyun haline getirilecek çelik çomak, ülke adına büyük bir kazanç olacaktır. İngilizlerin iki yüz yıl önce yaptıklarını biz niye yapamayalım; milli bir oyunumuzu, tüm insanlığa mal etmeyelim?
Çelik çomak oyunu öncelikle bir savaş oyunudur. İnsan dikkatini en üst noktaya çıkaran, fevkalade güzel bir oyundur. Çeviklik, cesaret, sürat… spor olarak ne isterseniz içindedir. Çocukluğumda 25-30 yaşlarındaki büyüklerin bu oyunu zevkle, hem de iddialı bir şekilde oynadıklarını biliyorum. Kaybedenlere verilen cezaları hatırladıkça katıla katıla gülerim. Bir defasında yenilenler, öteki takımı sırtında taşımış, bir yandan da merkep sesi çıkarmakla cezalandırılmışlardı. Bu oyunun çok az da olsa tanınmasıyla müthiş bir cazibe merkezi olacak bir spor koluna dönüşeceğinden hiç kuşkum yok. Herkesin yapabileceği, her yaşa uygun bir spor olduğu kesin. İlgi gösterilmesi halinde çok kısa bir zamanda kalkınacağı da şüphesizdir.

Aynı şekilde, batılıların gördükleri zaman akıllarının şaştığı gökbörü oyununun da dünya çapında müsabakaları yapılabilir. En azından Türk Devletleri arasında bu ve benzer milli sporlarımızın karşılaşmaları düzenlenebilir. Bu çalışma, dünyada spor turizmine yeni bir boyut getirecek bir çalışma olacaktır. Sonuçta devletimiz ve milletimiz için çok kârlı bir iştir. Yine, dünyada milyonların seyrettiği satranç müsabakalarını solda sıfır bırakacak bir oyunumuz var ki adı Dokuz Kumalak-Dokuz Korgool-Mangala’dır ve dünya şampiyonu satranççı Kasparov bile bu oyunun ustasına yenilmiştir. Bizde ne zenginlikler var ama haberimiz yok!”        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder