Göğe Merdiven
Aybars Fırat
Mangala nasıl yaygınlaşır?
Türk Milletinin binlerce yıllık bir oyunu olan Mangala
oyununu ne yazık ki unutmuş bulunuyoruz. Oyunu bizden başka neredeyse bütün
milletler bildiği, oynadığı halde biz, oynamadığımız için unuttuk. Oyunu
hatırlayan orta kuşak kurallarını bilmiyor, kurallarını da bilen yaşlı kuşak
ise gün geçtikçe aramızdan ayrılıyor. Bu gidişle, öz ve öz bizim oyunumuz olan
Mangala oyununu kurallarıyla bilenleri bırakın, hatırlayan da kalmayacak.
Dünyada Mankala veya Mancala olarak tanınan, Türkiye’de ve
Türk Dünyasında Mangala, Mankala (Bin Kale?), Kale, Mele, Meneli Taş, Kuyu,
Kuytu, Kuytak, Küş veya Güç Oyunu, Emen, Evcik, Altıev, Pıç, Yalak Göçme, Mere
Köçtü, Mele Gayası, Beş Taş, Dokuz Taş, Dokuz Kumalak, Tokuz Korgol, Eson
Korgol vb. birbirine yakın adlarla bilinen ve daha düne kadar oynanan oyun, çok
eski ve önemli bir zeka oyunudur. Avrupa’da, ilköğretim çağındaki öğrencilere
ders olarak okutulması düşünülmüştür. Doç Dr. Abdülvahap Kara bu oyunun 4000
yıllık bir Türk Oyunu olduğunu yazıyor.* Esası çobanlarca yere kazılan belli
sayıdaki kuyulara belli sayıda taşların dağıtılmasına dayanıyor. Batılı
şarkiyatçılar bizden aldıkları oyunu dünyaya Arap oyunu diye takdim etmişler,
oyunun sanayisini kurmuşlar, internette, bilgisayarda oynanabilir hale
getirmişlerdir. Mademki bu oyun bizimdir, onu yeniden keşfetmeli,
yaygınlaştırmalıyız. Yoksa bu ayıp da bize yeter.
Türk Milletinin binlerce yıllık bir oyunu olan Mangala
oyununu ne yazık ki unutmuş bulunuyoruz. Oyunu bizden başka neredeyse bütün
milletler bildiği, oynadığı halde biz, oynamadığımız için unuttuk. Oyunu
hatırlayan orta kuşak kurallarını bilmiyor, kurallarını da bilen yaşlı kuşak
ise gün geçtikçe aramızdan ayrılıyor. Bu gidişle, öz ve öz bizim oyunumuz olan
Mangala oyununu kurallarıyla bilenleri bırakın, hatırlayan da kalmayacak. O
halde ne yapmalı? Evvela bu oyunun çok farklı adlarla ve farklı biçimlerde
Türkiye’nin ve Türk Dünyasının her yerinde oynandığını bilmemiz, oyunu
hatırlamamız ve hatırlatmamız lazım. Bu oyunu hatırlattıktan sonra, oyunun o
yöredeki adını, kurallarını, malzemelerini ve oyun tahtasını ortaya çıkarmamız
gerekiyor. Bu arada karşımıza büyük bir güçlük çıkıyor;
Bu oyunun her yönde farklı adlarla bilinmesinin yanı sıra,
farklı güçlük seviyelerinde oynanmasıdır. Oyun, bazı yörelerde dört çukurla,
bazı yörelerde altı, yedi, dokuz çukurla ve çukur sayısına göre değişen taş
sayısı ile oynanıyor. Bugün ellili yaşlarda olanlar oyunun bu yönü hakkında
bilgi sahibidir ama onlar da kurallarını net olarak hatırlayamıyorlar. Öyleyse
öncelikle her yörede oyunun adından başlayarak, kaç kuytu veya çukurla, kaçar
taşla ve nasıl oynandığını tespit etmekle işe başlayabiliriz. Bu tespitlerde,
köy, ilçe ve il ilköğretim okulları ve liselerinde görev yapan Edebiyat, Beden
Eğitimi, Halkbilim öğretmenlerimiz, Halk Eğitim ve Kültür Müdürlükleri,
Üniversitelerimizin Halkbilim, Matematik, Eğitim Bilimleri Bölümleri, Kültür
Bakanlığı Halk Kültürünü Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü önemli roller
ifa edebilirler.
Kuralların tespitinden sonra karşımıza şöyle bir tablonun
çıkacağını tahmin ediyorum: Hepimizin çok iyi bildiği üç taş ve bu oyunun
ikincisi kademesi olan dokuz taş oyunlarındaki kolaydan zora doğru
derecelendirmenin bu oyunda da mevcut olduğu görülecektir. Buna göre, 4, 5, 6,
7 ve 9 çukurla, 3, 4, 6, 7 ve 9’ar taşla oynanan Mangala haritası ortaya
çıkabilecektir. Oyunun kurallarında da üç aşağı beş yukarı ortak kurallar
belirginleşecektir. Mesela, bazılarında taşların alındığı çukurlarda bir taş
bırakıldıktan sonra diğer çukurlara birer taş bırakılarak devam edilir ve
rakibin tek taşları çift olduğunda taşlarını alınırken, bazı oyunlarda da
oyuncu boş çukura düşene kadar taşları dağıtmaya devam edebilir. Yine
bazılarında son konulan çukurdaki taşlar alınabilirken, bazılarında da o
çukurun karşısındaki taşlar alınabilir. Benim şu ana kadar dinlediğim bölük
pörçük hatırlamalardan edindiğim intiba budur.
Her ne olursa olsun, ne kadar farklı oynanış şekli ve kural
varsa hepsini tespit edip bir sınıflama yapmamız gerekiyor. Yine benim tahminim
10-12 kadar farklı oynayış biçimi (malzemesi, tahtası, taşı vb. yönleriyle)
ortaya çıkabilir. İşte su noktada karşımıza bir başka mesele çıkacaktır. Bütün
bu oynanış biçimlerine uygun Mangala oyun tahtaları (ya da platinleri)
yaptırmamız gerekecek. Oyunu yere kuyular kazdırarak oynatamayız. Buna bir
biçim, estetik ve kolaylık düşünmemiz, en rahat bir şekilde taşınabilen,
oynanabilen bir oyun haline getirmemiz şart. Aksi halde oyun bilinse,
hatırlansa bile unutulmaya mahkum olacaktır. Oyun tahtasını son derecede
estetik, taşlarını albenili bir şekilde şekillendirip üretebilirsek meseleyi
çözmüş oluruz, bu mesele üzerinde biraz daha durmamız şart! Çünkü bir oyunun
şekillendirilmesi demek milyarlarca liralık bir yatırım demek. İnsanların
zevkle oynayacağı bir oyunun tahtasını üretmek için oyuncularla birlikte
çalışan ressamlara, marangozlara, seramikçilere, kalıpçılara ihtiyaç var. En
uygun kalıba ulaşıncaya kadar belki yüzlerce kez deneme yapılması gerekecek. Bu
da aşılmaz değildir. Ama her yörede nasıl oynanıyorsa ona göre (varsa o yörenin
mevcut bir oyun tahtasından yola çıkılarak) bir tahta yaptırmamız lazım. Oyunun
malzemelerini ve oyun tahtasını seri halde üretilebilecek hale gelmeden oyunun
yaygınlaştırmak mümkün görünmüyor. Bundan sonra oyun kolay yaygınlaşır. Oyunun
kurallarını bilen Mangala gönüllüsü bir ekip, kurallarıyla birlikte hızla oyunu
öğretecek. Başlangıç için benim teklifim, oyunu öğrenen ilk bin kişiye birer
oyun tahtası hediye edilmeli. Oyunu öğrenen her kişi dokuz kişiye oyunu
öğretmekle mükellef kılınmalı. Oyunu öğrettiği dokuz kişinin adını ve
adreslerini, telefonlarını oluşturulacak Mangala derneğine bildirmeli. Böylece
bir yarışma için altyapı kurulabilir. Hızla büyüyen oyuncu kadrosuna göre federasyon
kurulabilir. Bu federasyon, mesela Kazakistan’daki Dokuz Kumalak Federasyonuyla
birleşip konfederasyon oluşturabilir. Ayrıca, Gençlik Spor, Milli Eğitim ve
Kültür Bakanlıkları, Mangala’nın ders müfredatına ve yarışmalara konulmasına,
oyun hakkında yayınlar yapılmasına yardımcı olabilirler.
Bu çalışmaların sonuçlanması şartıyla Mangala oyununun
Türkiye’de yeniden canlandırılabileceğine ve yaygınlaştırılabileceğine,
gönülden inanıyorum. Bu arada en önemli görev, bu oyunun keşfine yardımcı olan
ana kaynaklara düşmektedir. Gaziantep’te oyunu diriltmeye çalışan Abdülkadir
EVİŞEN Beye bu bakımdan ne kadar teşekkür etsek azdır. Bazıları bu büyük işi,
küçük, sıradan bir şey gibi görecek ama Gaspıralı’nın dediği gibi “Küçük işler
yapmasını bilmeyenler büyük işler başaramaz!” Biz harıl harıl çalışmaya,
Türkistan’ın ve Yurdumuzun dört biryanından malzeme toplamaya hazır mıyız?
Öyleyse haydi iş başına!
* Kara, Abdülvahap. 4000 YILLIK TÜRK OYUNU: 9 KUMALAK,
http://mangala.blogcu.com/4166566/
www.ufukotesi.com - 10 / 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder